DİĞER
Nâzım Hikmet’in Münevver Andaç’a yazdığı mektuplar içerisinde yer alan ve daha önce hiç yayımlanmamış iki şiiri: “Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden” ve "D.O".
"1970’li yıllarda Hürriyet gazetesindeki bir haberde Nâzım Hikmet ve Memet Fuat’ın yan yana fotoğrafları ve 'Şıp demiş babasının burnundan düşmüş' şeklindeki, Mehmet’i yok sayan manşetini unutamadığımdan, Sibel Oral’ın kitabında Türkiye’de Nâzım Hikmet’in oğlu gibi tanınmasına sessiz kalmasından ötürü Memet Fuat’ı kınadım. 45 yıl önce Nâzım Hikmet’in oğlu olmadığını beyan eden bir demecini yeni öğrendim. Dikkatimi çeken Pera Müzesi Müdürü Birol Özalp’a teşekkür ediyor, özür diliyorum."
“Polemik başlatmak, sansasyon yaratacak bir şeyleri gündeme getirmek gibi bir derdim olmadı. Kitap öyle bir kitap değil. Metni baştan sona okuyanlar bunu zaten anlayacaktır. Ben bir insanın hayatının peşine düştüm, bu yolculukta bana neler olduğunu da yazdım. Mehmet’i yazmak zordu, onun peşine düşen biri olmak da zordu.”
"Burada Kafkas Tebeşir Dairesi’ndeki sorunu yeniden hatırlayabiliriz: Çocuğun anası onu doğuran mıdır, emek verip büyüten mi? Memet Fuat, Nâzım’ın biyolojik oğlu değildi ama emek verip büyüttüğü oğluydu."
Bakan adamdın. Görmesini bilirdin. Karşındakini de çırılçıplak soyardın. Bir tür haiku cambazıydın, uzun ince çıplak bir f, bir Giacometti adamı...
Nâzım Hikmet söz konusuysa “tam”lığa ulaşmak olanaklı mı? Zor ama şu an bütün yapıtlarını basan yayınevinin çabası da bildiğimiz kadarıyla bu yönde...
Bunlar geçmişte kaldı diyerek yasaklayanları, bizleri has edebiyattan, dahası dünya edebiyatından yoksun bırakanları unutmayacağız...
Montaigne ciltlerce deneme yazmış da Sabahattin Eyuboğlu’nun yetmiş beş yıl önce seçip, derleyip çevirdiği kitap (tek cilt) bizde deyim yerindeyse denemenin “kutsal kitabı” olmuş
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık